August 5, 2020
by Azad Alik

By Axel B. Corlu, Ph.D.
The recent reconversion of the Hagia Sophia into a mosque by the Erdogan regime generated heated debates among scholars, politicians, and the public. A recent article by Patricia Blessing and Ali Yaycioglu, titled “Beyond Conquest Narratives: Hagia Sophia, Past and Present” offers sophisticated but ultimately convenient universalism, where both the past and the present are presented from a distorted lens, with strategic omissions.[1]
According to Blessing and Yaycioglu, there is a binary “conquest narrative” that both the supporters and opponents of the Hagia Sophia reconversion utilize, and that in essence this simplistic view does not reflect the “complex history of Ottoman Hagia Sophia.” The authors go on to label the concerns about the protection of the structure, especially regarding the issue of the mosaics as ahistorical “disinformation,” and offer a “correct” version of history.
I will follow their text in the same order, and point out the multiple issues.
First, the authors begin by stating that Ali Erbaş, the Director of Religious Affairs, ascended the minbar “decorated with green standards, holding a sword…” For a text that opposes the “conquest narrative,” it is remarkable that the meaning of the green standards (as clear and unambiguous a reference to conquest as possible) and the symbolic –albeit bumbling—attempt to hold the sword in the left hand (as a gesture of “peace”)[2], is left unmentioned. The authors inform us that the sword, as a symbol, was not associated with conquest, but the ruler in the Ottoman context. This is quite debatable; Ottoman sultans have been depicted in many different poses, adorned with rich symbolism that incorporates multiple elements. In the case of Mehmed II himself, a famous portrait from the Topkapi Palace Museum, attributed to Siblizade Ahmed, shows him smelling a rose in his right hand, which also features a zihgir, a thumb ring used in Oriental archery, on his thumb.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in A_A in ENGLISH, History, Intellectuals, Minority Politics, Minority Rights, Politics, Politics of Commemoration, Politics of Knowledge, Politics of Past, Public Sphere, Religious Freedom, Secularism, Structural Inequality, Turkish Politics |
2 Comments »
April 5, 2016
by Azad Alik

[Editörlerin Notu: Azad Alik editörlerinden Ayda Erbal’ın Uluslararası Çocuk Hakları Merkezi’nden İnsan Hakları ve Çocuk Hakları Sorumlusu Adem Arkadaş’la Türkiye’de Çocuk Hakları konusunda yaptığı nehir röportaj serisinin çocuk savaşçıların topluma kazandırılması konusunu da içeren üçüncü bölümünü çatışmasızlık sürecinin akamete uğraması nedeniyle yayımlayamamıştık. Önümüzdeki günlerde bu dosyaya Ensar Vakfı‘yla yeniden alevlenen tartışmalar nedeniyle geri döneceğiz. Ancak bunu yapmadan önce Yaşama Dair Vakıf kurucularından Mehmet Ali Çalışkan‘ın tartışmanın düzeni, seviyesi ve geleceğine dair oldukça önemli tespitlerini yayımlıyoruz. Yazı daha önce Sivil Sayfalar‘da yayımlanmıştı. Nehir röportajın ilk iki bölümü ise burada Satürn’ün Çocukları: Türkiye’de Çocuk Hakları?-1 Ve “Öteki” Çocuklar: Görülmeyen, Duyulmayan, Konuşulmayan -2]
Mehmet Ali Çalışkan
Karaman’daki tecavüz vakasının ardından rasyonel bir tartışma yapabilseydik, öncelikli olarak mağdurların durumunu, mağduriyetlerin nasıl giderileceğini, yeni mağduriyetleri engelleyecek düzenlemelerin neler olabileceğini konuşurduk. Kamu yönetimi ile sivil toplum kuruluşları arasındaki ilişkileri konu eder, sivil toplum-siyaset/iktidar/kamu yönetimi arasındaki mesafenin nasıl kaybolduğunu, sözcülerin birbirlerinin yerine geçerek konuşmasına olanak veren ilişkiler ağının nasıl kurulduğunu ve ideal bir siyaset-devlet-STK ilişkisinin nasıl olması gerektiğini tartışırdık. Ancak öyle olmadı.
Karaman’da erkek bir öğretmenin, Ensar Vakfı ve KAİMDER’e (Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği) bağlı, çocuklara yönelik dini eğitimler verdiği evlerde gerçekleştirdiği anlaşılan, erkek çocuklara yönelik tecavüzlerin (kimi kaynaklara göre 10, kimine göre 45 çocuk) ortaya çıkması hayli infial yarattı. İnfiale, meşrebe göre imkan veren pek çok husus var. “Bir öğretmenin (erkek) çocuklara tecavüzü”, “vakıf ve dernek evleri”, “vakıf ve dernek evlerinde dini eğitim”, “gönüllü öğretmenin tecavüzleri”, “Ensar” gibi. Bunlardan en çok konuşulansa “Ensar” oldu.
Ensar Vakfı vizyonunu “din ve değerler eğitimi alanında ulusal ve uluslararası düzeyde, değerlerine bağlı, entelektüel birikim ve akademik başarısıyla gelecekte söz sahibi olacak en yetkin vakıf olmak” şeklinde tanıtan bir sivil toplum kuruluşu. Vakıf, üzerine odaklandığı konuyu “din ve ahlak eğitimi” ile “değerler eğitimi” olarak tanımlıyor.
Vakanın faillerine bakıyor, kendimize benzeyenleri sessizlik, benzemeyenleri düşmanlıkla karşılıyoruz
Rasyonel bir tartışma yapabilseydik, öncelikli olarak mağdurların durumunu, mağduriyetlerin nasıl giderileceğini, yeni mağduriyetleri engelleyecek düzenlemelerin neler olabileceğini konuşurduk. Failin profilini tartışır, fail ile mağdur arasında, bir evde, böylesine mahrem bir ortamda bir arada bulunma halini sorgulardık. Son olarak da kamu yönetimi ile sivil toplum kuruluşları arasındaki ilişkileri konu eder, sivil toplum-siyaset/iktidar/kamu yönetimi arasındaki mesafenin nasıl kaybolduğunu, sözcülerin birbirlerinin yerine geçerek konuşmasına olanak veren ilişkiler ağının nasıl kurulduğunu ve ideal bir siyaset-devlet-STK ilişkisinin nasıl olması gerektiğini tartışırdık.
Ancak bunları yapmadık. Türkiye medyasından, sivil toplumundan ve siyasetinden bekleneceği üzere, fırsatçı, nefret dolu ve düşmanca bir dil ve içerik ile ve siyasi rakipler arası birbirini yok etme motivasyonuna dayanan bir meydan savaşına giriştik. Bu artık o kadar sıradan bir tartışma biçimi oldu ki, meselenin ortaya konuluşu, tarafların belirginleşmesi, pozisyonların netleştirilmesi, savaş enstrümanlarının ezberden çağrılması, rakiplerin kontrol ettiği kitlelerin yerlerinin tahkim edilmesi saatler içinde gerçekleşti.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Body Politics, Child Rights, Human Rights, Intellectuals, Journalism, Politics of Language, Politics of Sexuality, Public Sphere, Religious Freedom, Structural Inequality, Structural Racism, Turkish Journalism |
Leave a Comment »
January 25, 2015
by Ayda Erbal
[Editörlerin Notu: Azad Alik’te önümüzdeki yıl yayımlayacağımız ırkçılık ve ayrımcılık serisinin üçüncü yazısı Ayda Erbal‘dan. Yazı 25.01.2015 tarihli Star Açık Görüş sayfalarında da yayımlandı, ancak dipnotlar ve linklerde sorun olduğu için yazıyı aynı gün yeniden yayımlıyoruz.]
Ayda Erbal*
7 Ocak tarihinde Charlie Hebdo (CH) çalışanları ve polis memurlarının öldürüldüğü eylemin hemen sonrasında Kıta Avrupası ve Amerika’da temel olarak iki yaklaşım öne çıktı. Her iki yaklaşım da yazar çizerlerin yazıp çizdiklerinden dolayı öldürülmüş olmalarını, olması gerektiği gibi, amasız, eğersiz kınadılar. Ancak yolları bundan sonra ayrıldı: Takip edebildiğim kadarıyla birinci grup, ezici çoğunlukta sade vatandaşın da katkısıyla, CH’nin mesajını da misyonunu da sahiplenerek, kimisi sadece destek olmak amacıyla #jesuischarlie #benCharlieyim hashtag’i altında gerek sosyal medyada gerekse sokaklarda cinayeti protesto ettiler. Bu birinci grubun ideologları diyebileceğimiz çoğunluk gazeteci, yazar ve çizerlerin yine ağırlıklı bir kısmı işi daha da ileri götürüp CH’nin misyonuna/ mesajına destek olmak için CH karikatürlerinin ve kapaklarının tıpkı basımını yapmaları gerektiğini savundular.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Activism, Freedom of Expression, French History, History, Human Rights, Individual freedoms, Intellectuals, Journalism, Middle East, Minority Politics, Minority Rights, Philosophy, Politics, Politics of Language, Public Sphere, Religious Freedom, Secularism, Structural Inequality, Structural Racism, Turkish History, Turkish Politics |
1 Comment »
January 4, 2015
by Azad Alik

james_gordon_losangeles @ Flickr
Nancy Kricorian** (@nancykric)
Before I leave home, I come up with a title for the Armenian Heritage Trip to Turkey: Twenty Armenians on a Bus, or The Thirty Handkerchief Tour. Our guide calls it a pilgrimage, and refers to us as pilgrims, as though we are on a religious or spiritual quest. What do I hope to find? Almost one hundred years have passed since my paternal grandmother and her family were driven from their home in Mersin in 1915, just a few months into the Ottoman government’s genocidal campaign that resulted in the deaths and exile of the vast majority of its Armenian citizens. Of her immediate family, only my grandmother and her brother survived the death march. They were among eight thousand Armenian orphans in a camp in the Syrian desert at Ras al-Ain.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Activism, Armenian History, Armenian Literature, A_A in ENGLISH, Human Rights, Memoirs, Minority Rights, Politics, Public Sphere, Religious Freedom, Structural Inequality, Structural Racism, Turkish History, Turkish Literature, Zorunlu Goc |
Leave a Comment »
March 21, 2013
by Azad Alik
Abdullah Öcalan
Selam olsun bu uyanış, canlanış ve diriliş günü olan Newrozu en geniş katılım ve ittifakla kutlayan Ortadoğu ve Orta Asya halklarına…
Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı olan Newrozu büyük bir coşkuyla ve demokratik bir hoşgörüyle kutlayan kardeş halklara…
Selam olsun demokratik hakları özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük yolun yolcularına…
Zağros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir uygarlıklarına analık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler sizlere selam olsun…
Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısım-akrabadır.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Alevi History, Armenian History, Armenian Politics, History, Individual freedoms, Kurdish History, Kurdish Politics, Middle East, Minority Rights, Politics, Public Sphere, Religious Freedom, Secularism, Structural Equality, Structural Inequality, Turkish History, Turkish Politics, World History, World Politics |
1 Comment »
February 7, 2013
by AD

Hatır Kalsın, Yol Kalmasın
Alevilik, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs, Romanya, Makedonya gibi çevre ülkelerdeki yerel unsurları, etkileşimleri ve Almanya, İngiltere, Fransa, ABD vb ülkelerdeki diasporasıyla ve de Türkiye’de milyonlarla ifade edilen Alevi nüfusu ile büyük bir sosyal ve ekonomik gücü ifade eder. Bunun yanı sıra Yunus Emre’den, Pir Sultan Abdal’a, Aşık Veysel’e birçok ozanları, özgün kültürüyle Türkiye’nin kültürel yapısını büyük oranda belirleyen bir geleneğe sahiptirler. Bu nedenle Alevi nfusu, kültürü, örgütleri Türkiye siyasetinin tam merkezinde yer almaktadır.
Alevilerin büyük çoğunluğu kendilerini yalnızca Alevi sıfatıyla tanımlamaktadırlar. Buna ragmen bir yanda Sünni Türk devlet öte yanda diğer siyasi hareketler kendi ajandaları ve ideolojilerine göre Alevileri üç tarz-ı siyasetin, üç farklı kimlik inşa sürecinin etkisi altına almaya çalışmaktadırlar.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Alevi History, Alevi Politics, Freedom of Expression, Kurdish Politics, Minority Rights, Religious Freedom, Turkish Politics |
2 Comments »
January 24, 2013
by Azad Alik
Foti Benlisoy*
Samatya’da son bir ay içerisinde bir dizi Ermeni kadının saldırılara maruz kalması bir tesadüf mü, tesadüf olabilir mi? Bunlar (devlet erkânının pek sevdiği tabirle) “münferit” hadiseler mi? Yaşanan saldırılar bir metropolde hayıflanarak da olsa “normal” saymamız gereken vaka-i adiyeden suç olayları mı?
Hikmet-i hükümetin yahut devletin kurucu rasyonelinin gayrimüslim topluluklara karşı işlenmiş büyük suçlara bulaşmış bulunduğu bir ülkede hayır. Bu ülkede bir Ermeniye karşı yapılan bu türden her saldırı, hiç değilse potansiyel olarak bu devlet aklına dayanır, ondan esin alır. Onun “milli” eğitimle, medyayla şuna bunla içselleştirilmiş, popüler kılınmış versiyonlarında moral dayanağını, ideolojik meşrulaştırılmasını bulur.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Armenian History, History, Individual freedoms, Jewish History, Minority Rights, Politics, Public Sphere, Religious Freedom, Structural Equality, Structural Inequality, Turkish History, Turkish Politics |
1 Comment »
December 27, 2012
by AD
“hatıraları bile kalmasın diye mezar taşlarının yazılarını dahi silmişti .“ (Yeritsyan)
Fotoğraf eleştirmeni Susan Sontag “kollektif hafıza denilen şey hatırlatıcı değil koşullandırıcı bir olgudur” (Sontag 2005) der. Bugün Türkiye’de Diyarbakır cezaevinin akibetinden, Madımak Oteline, geçmişin simgesel yüküyle yüklü bütün önemli gün, yer vb unsurlar bu kollektif hafızanın toplumu nasıl koşullandıracağı hesabı üzerinden düzenlenmeye çalışılmaktadır. Hitler sonrası Almanya’sına bakıldığında Nazizm bağlantılı, bina, sokak isimlerinin değiştirildiği, heykel, amblem, anıtların kaldırıldığını görürüz (ushmm 2012). Irçılıkla etkin ve aktif bir mücadele sürdürülmüş, toplama kampları korunmuş ve bu kamplara Nazizmin felaketini gözleriyle görmeleri için Alman halkının ziyareti sağlanmıştır. Öte yandan Türkiye’de 37 kişinin yakılarak öldürüldüğü Madımak otelinin alt katı, Alevi örgütlerinin tüm baskılarına rağmen, kebapçı dükkanı olarak 2009 Ekimine kadar faaliyetini sürdürmüştür.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Alevi History, Alevi Politics, Freedom of Expression, Intellectuals, Middle East, Minority Rights, Public Sphere, Religious Freedom, Secularism, Structural Inequality, Turkish Politics |
3 Comments »
December 16, 2012
by AD
Yemenden öte bir yerde düldül hala savaştadır…
PKK ile Türkiye devleti arasında yapılan Oslo görüşmelerinde PKK’nin eylemsizlik kararının seçimlere kadar sürdürülmesini isteyen Mit Müşteşarı Hakan Fidan, “iktidarlar tüccarlar gibi kar zarar hesabı yaparlarsa burada dolar yerine oy sayısını koyarlar ortaya hangi hareketten ne kadar fazla oy gelir ona bakarlar bunun hesabını yaparlar.” diyordu (Fidan 2011). AKP’nin açılımlar dönemindeki bakış açısını anlatan bu ifadenin eksik parçası bu tüccarın bir yandan da uluslararası alanda iş çevirmeye çalışan iç ve dış siyasetin konularını birbirine ekleyip kendi anlayışına göre beraberce çözmeye çalışan bir kapasitesi oluşudur.
Osmanlı’dan bu yana Alevi toplumu bir azınlık konumunda bulunmuş ve ikisi de Sünni Müslüman Osmanlı ve Türkiye devletinin tehditi altında varlığını korumaya çalışmıştır. Alevi açılımının bugün bir gereksinim olarak ortaya çıkmasına neden olan tarihsel süreç, Osmanlı’dan günümüze iktidardaki Sünni Müslüman kesimin kendi inancı dışındaki insanlarla bir arada eşit bir biçimde yaşamayı kabul etmemelerinden kaynaklanmaktadır (Toprak 2008), (Frekans Araştırma 2009).
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Alevi History, Alevi Politics, History, Minority Rights, Politics, Public Sphere, Religious Freedom, Structural Inequality, Turkish History, Turkish Politics |
1 Comment »
December 4, 2012
by Burcu Gürsel

Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık, Dünya Engelliler Günü’ne iki gün kala yayımladığı “Hem Topal Hem Sağır!” başlıklı yazısında bu kelimeleri adet olduğu üzere mecazi anlamlarıyla kullanmış. Burada meselemiz, siyaseten doğruluk adına bireylerin kimliklerine dair sayılabilecek bir takım özelliklerin mecaz hatta espri öğesi yapılmasını denetlemek değil. Asıl sorun, bir yazının nasıl olup tam da canevine koyduğu konunun fersah fersah uzağına düşebildiğidir. Zira Sağlık’ın ilk cümlesinde “Galiba mesele tam da bu…” diyerek ilan ettiği konu “ötekilik.” Sağlık’ın yazısında geçen, İshak Alaton ve Hayrünnisa Gül’ün diyaloğundan çıkarılan hisse, Türkiye’de “öteki” olma hallerinin çeşitliliği: “Öteki olmak için sebep çok. İlla azınlık olmanız gerekmiyor. Azınlıksanız hepten yandınız. Ama çoğunluk olmak da otomatik olarak kurtarmıyor! . . . Alaton haklı: ‘Bu memlekette herkes öteki.’” Bunun acısının görece güç ve iktidar mevkilerine ulaşan bireyler tarafından dahi hissedildiğini vurgulayan Sağlık, grupların iletişim kurarak dayanışma yapmak yerine birbirlerine sırt çevirdiğinden dem vuruyor.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Activism, Disability Politics, Gender Politics, Individual freedoms, Intellectuals, Minority Rights, Politics, Politics of Language, Public Sphere, Queer Politics, Religious Freedom, Structural Equality, Structural Inequality, Turkish Politics |
Leave a Comment »