February 27, 2013
by Görkem Daşkan
Sırrı Sakık’ın geçtiğimiz ay gündemi ve kamuoyunu meşgul eden nevi şahsına münhasır özrünü takiben Azad Alik blog’unda yayımlanan “Özür Dilemek ‘Bildiğiniz Gibi Değil’” başlıklı yazı bu özrü ve genel olarak kamusal alanda dilenen benzer özürlerin nasılını nicesini mercek altına alıyordu. Aynı mecrada daha önce yayımlanmış olan ve Ermeniler, Kürtler, Aleviler gibi toplumsal grupların Türkiye’deki statüko ile çatışmasını insan hakları perspektifinden değerlendiren diğer eleştirel yazılar zaman içerisinde yakın tarihli kişisel bir özür deneyimimin hazırlayıcı altyapısını oluşturmuşken, bu son yazı yabana atılmayacak fikir ve önerileriyle bana bu deneyimimin sağlamasını yapma imkânı verdi.
Bu yazıda bu özrümün özünü teşkil eden kişisel bir hikâyeden, spesifik olarak Ermeni Diasporasından birisi ile birkaç yıl öncesine tarihlenen ilişkimden söz edeceğim ve biraz itiraflarda bulunacağım. İtiraf kültürü pek gelişmemiş ve itirafın bir acizlik göstergesi olarak algılandığı, güya kusur işlemeyenlerin ve özrü kabahatinden büyük olanların ülkesinde bu yazıyı yazmak başta beni düşündürse de sonra feminizmin o meşhur “Kişisel olan politiktir” düsturunu kerteriz alarak anlatmaya karar verdim. Kim bilir, belki bu öyküde kendinden de bir şeyler bulan okuyucular çıkar.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Apologies, Armenian History, Armenian Literature, Diaspora Literature, History, Intellectuals, Literature, Memoirs, Minority Rights, Philosophy, Politics, Politics of Language, Public Sphere, Structural Equality, Structural Inequality, Turkish History, Turkish Literature |
3 Comments »
February 22, 2013
by Azad Alik
Taner Akçam**
“Geçenlerde Gaba Tepe [Kabatepe]’deki mevzilerimizden birine yönelik şiddetli bir hücum düzenlendi. [Düşman askerleri] öyle bir gayretle saldırmışlardı ki saldırı sonrasında siperler arasındaki bölge Türk cesetleri ile doldu. Bu düşman tarafından Avustralya ve Yeni Zelanda hattını yarmak yapılmış en cesur girişimdi. Saldıranlardan bazıları Victoria birlikleri tarafından korunan siperlere kadar ulaştılar; fakat bizim askerler bu cesur düşmanın sadece silahlarını ellerinden aldılar. Ve onları esir ettiler. Daha sonra ortaya çıktı ki, saldırı günde ortalama 15 mil [yaklaşık 27 km] yalınayak yürümeye zorlanmış Ermeni [askerler] tarafından yapılmıştı. İstanbul’dan cebri yürüyüşle yola çıkarılmışlar ve üç hafta boyunca çok az yemek yiyerek yürümüşlerdi. [Cepheye] varır varmaz da, [bu] yorgun adamlara hiç bir başarı şanslarının olmadığı [bir hücum emri verilerek] düşmana saldırıya zorlanmışlardı.”[1]
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Armenian History, Historiography, History, Memoirs, Politics, Public Sphere, Turkish History, Turkish Politics, World History |
Leave a Comment »
November 30, 2012
by Azad Alik
ABD’deki Clark Üniversitesi öğretim üyelerinden, Prof. Dr. Taner Akçam‘ın öğrencisi Ümit Kurt ile birlikte yazdığı kitap, ‘Kanunların Ruhu’(Emval-i Metruke Kanunlarında Soykırımın İzini Sürmek) adıyla İletişim Yayınları’ndan çıktı. Pek çok sarsıcı, bilinmeyeni ortaya çıkaran kitap üzerine, Sesonline Yayın Yönetmeni Yalçın Ergündoğan, sıcağı sıcağınaTaner Akçam‘la konuştu. Söyleşiyi Sesonline’ın izniyle Azad Alik sayfalarına da taşıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN SIRRI BU KANUNLARDA
» Yalçın Ergündoğan (Sesonline.net): ‘Kanunların Ruhu’ adlı yeni bir çalışman şu günlerde İletişim Yayınları’ndan çıktı. Şöyle bir göz atınca bile, kitapta gene pek çok bilinmeyenin gün ışığına çıkarıldığı anlaşılıyor. Bir de bu kez kitap, ortak bir çalışma. Kitabı bize biraz tanıtır mısın?
Taner Akçam: – “Kanunların Ruhu” adlı kitabı öğrencim Ümit Kurt ile birlikte yayınladık. Zaten onun, Emval–i Metrukeler ile ilgili var olan Kanun ve Kararnameleri bir araya toplaması, özetlemesi olmasaydı bu kitap çıkmazdı.Ümit, Antep üzerine çalışıyor. Cevabını aradığı sorulardan bir tanesi,
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Armenian History, History, Kurdish History, Middle East, Minority Rights, Politics, Structural Inequality, Turkish History, Turkish Politics |
Leave a Comment »
December 3, 2011
by Talin Suciyan

Willy Brandt Varşova Getto'su anıtında özür dilerken
Geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan’ın Dersim ile ilgili sözleri hemen ertesinde anaakım medyada son derece olumlu karşılanırken, haftasonuna doğru daha eleştirel yaklaşımları içeren yazılar da okuyabildik. Ayşe Hür’ün ve Prof. Taner Akçam’ın Taraf Gazetesi’nde yayımlanan yazıları özellikle Başbakan için “özür literatürüne giriş” niteliğindeydi. Her iki yazıyla da ilgili tartışılacak noktalar elbette ki var, ancak bu yazının amacı farklı.
Öncelikle, özür dilemek olanı olmamış yapmaz. Yani kimse özür diledi, pişmanlık ifade etti diye suçtan kurtulmaz, suçtan arınmaz. Hele de sözkonusu olan, soykırım gibi planlı, örgütlü bir insan topluluğunu yok etmeyi amaçlamış ve amacına ulaşmış suçlarsa. Özür, bir durumun geri döndürülememesinden duyulan nedamet ve bundan doğan sorumlulukla ilgilidir. Yani özür dileyen aslında, sonsuz bir yola çıkar, çünkü felaket sonsuzdur. İster Dersimlilerden, ister Ermenilerden, ister Süryanilerden, ister Rumlardan, ister sistematik işkence kurbanlarından, ister Alevilerden, ister Kürtlerden kimden isterseniz özür dileyin, usulünce dilenmiş özür bir son değil, inkarın toplumda ve devlette yeniden kök salmasını engellemek için çıkılan sonsuz bir yolun başlangıcıdır ancak. Çünkü, Türkiye bir daha asla, 1915 öncesindeki topluma sahip olmayacaktır.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Armenian History, Armenian Politics, History, Minority Rights, Politics, Turkish History, Turkish Politics |
6 Comments »
May 28, 2011
by Ayda Erbal
Sorumluluk, “Kahramanlık” ve Sırrı Süreyya Önder [1]
Ayda Erbal[2] – Erdem Özgül[3]
Ahmet İnsel’in 26 Nisan 2011 tarihli Radikal yazısının başlığı Katilden Milli Kahraman Olur Mu?[4] diye soruyordu. Taner Akçam’ın 1996 yılından bu yana yazdığı eserlerinden anladığımız kadarıyla katilden kahraman olması bir istisna değil hatta neredeyse eşyanın tabiatından olmuştur. İşin ilginç tarafı muktedirin bilinçaltı da her yerde benzer çalışır, katile direnişin sembolü[5] muktedirin elinde başka bir katledilmenin meşrulaştırılmasına bile malzeme olabilir. Amerikan SEAL kuvvetlerinin Osama Bin Ladin’i öldürdüklerini iddia ettikleri operasyonun adını Geronimo koymuş olmaları gibi… Beyaz adam dünya üzerinden kendisi gibi olmayanı yok etmekle yetinemeyip, tarihinin cinai sayfalarına yenilerini eklerken bilinçaltında hep en eski ve en büyük suçunu işler durur, inkar edilemeyecek olan bir yerden gelip muktediri bulur. Bunda belki de özellikle karşılaştırmalı dünya tarihi düşünüldüğünde pek de şaşıracak bir şey yoktur. Ancak bizi şaşırtan bu katillerden kahraman yaratma kervanına Sırrı Süreyya Önder’in de katılmış olmasıdır.
read more »
Like this:
Like Loading...
Posted in Armenian History, Armenian Politics, Gender Politics, History, Intellectuals, Kurdish History, Kurdish Politics, Politics, Public Sphere, Turkish History, Turkish Politics |
6 Comments »