Teaandbiscuits
Dilin kemiği yok ki! İngiltere Adalet Bakanı Kenneth Clarke, bu sözün ne anlama geldiğini yakın zamanda en iyi anlayanlardan biri olmalı kuşkusuz. Dile kolay, Clarke radyoda katıldığı canlı yayında hırsızlık, tecavüz gibi kimi suçlardan hüküm giymiş kişilerin, yasal sürecin başlarında suçlarını kabul etmeleri halinde cezalarının yarı yarıya azaltılmasına yönelik önerilerini – altını çizelim, sadece öneri- anlatıyordu. İngiltere’de tecavüz suçunun cezasının beş yıl olduğunu anlatan bakan, buna reşit olmayan kişilerle girilen ilişkilerin de dâhil olduğunu ekledi. Ardından “Şiddet içeren ve kadının rızası olmadan yaşanan ciddi bir tecavüzde ise bundan daha ağır bir ceza veriliyor” dedi. Yani bakan Clarke, kimi tecavüz vakalarının diğerlerinden daha “ciddi” olduğunu söyleyiverdi. Daha doğrusu tecavüzden bahsederken “ciddi” ya da “tam” gibi ifadeler kullandı. Ve bu ifadeler, Muhafazakâr partili olmasına rağmen Irak savaşı karşıtı, Avrupa Birliği yanlısı, üstelik siyasetteki 40 küsûr yılında diğer meslektaşlarına göre nispeten belli bir denge tutturmuş olan bir bakanı, bir anda spot ışıklarının altına itiverdi.
Teknik olarak, kullandığı kelimelerin daha sonra kendisinin de kabul ettiği gibi “yanlış bir seçim” olduğu ortada. Nihayetinde bu kelimeler, ülkede “adalet”i temsil eden bakanlığın başındaki kişinin ağzından çıkıyor. Özellikle “date rape”i, “reşit olmayan bir kızın erkek arkadaşının tecavüzüne uğraması” diye tanımlaması ve bunu ciddi değilmiş gibi göstermesi, bir çok kişiyi, başta tecavüz kurbanlarını, kadını rahatsız ve huzursuz etti. Clarke daha sonra “date rape” ifadesini, reşit olmayan ama rıza gösteren bir kızla cinsel ilişkiyle karıştırdığını itiraf etti.
Burada kısa bir hatırlatma yapalım, “Date rape” (Partner tecavüzü olarak da tercüme ediliyor), genellikle kadını tanıyan bir kişinin ya da yeni tanıştığı bir kişinin, kendisine tecavüz etmesi olarak tanımlanıyor. Genellikle yetişkin birinin reşit olmayan biriyle rızası dışında, zorla ilişkiye girmesi ise “statutory rape” olarak tanımlanabilir.
Sonuçta rahatsız eden, ne söylediği değil, nasıl söylediği oldu. Söyleyiş şekli, seçtiği kelimeler de söylediklerini daha önemsiz kıldı. Oysa bakan Clarke, sanığa tecavüz suçunu işlediğini erkenden itiraf ettirmenin, ortada “suçu inkâr” olmadığından, tecavüz kurbanını başka bir travmadan, mahkemede çarpraz sorgu işkencesinden kurtardığına dikkat çekmeye çalışıyordu.
Olay, hazırolda bekleyen İngiliz tabloid basınının ve aslına bakarsanız genel medyanın da üzerine atlamasıyla sonuçlansa da biraz yakından bakınca, işin rengi değişiyor. Clarke “daha uzun süre kodese tıkmanın” sadece suçluları daha da katılaştıracağını savunup, daha iyi rehabilitasyon hizmeti verilmesi ve daha yapıcı olunması gerektiği uyarısında bulunmuştu. Daha Şubat ayında da diğer milletvekillerini, ülkede hüküm giymiş kimi suçluların oy kullanmasına izin vermeye yönelik planlara karşı çıkmamaya çağırmıştı.
İngiltere’de kısa süreli hapis cezasını çekenlerin yaklaşık yarısı, takip eden bir sene içinde yine benzer bir suçtan hüküm giyiyor ya da uyarı alıyor. Ayrıca İngiltere’de cezaevleri de aşırı kalabalık. Özellikle uyuşturucu, hırsızlık gibi adi suçlardan hüküm giyenlerin oranı yüksek. Ama kimi çevreler, ve belli ki Clarke da, rehabilitasyon özendirilerek, ülke ekonomisi üzerindeki bu yük bir oranda da olsa hafifletilebilir görüşünde.
Clarke’ın niyeti iyi olabilir ama İngiltere’de polise bildirilen tecavüz vakalarının yalnızca yüzde 6’sının cezayla sonuçlandığı gözönüne alınırsa, tecavüzcünün suçunu itiraf etti ve bir travmayı önledi diye cezasının yarısını çekip çıkacak olması, gerçekte tecavüz kurbanını başka bir travmaya sürüklemez mi?
“Kimi tecavüzler diğerlerinden daha ciddi midir?” sorusunu tartışmayı İngiltere’de olduğu gibi okuyucuya bırakıyorum. Dolayısıyla bu yazının bu sorulara yanıt vermekten öte medyada nasıl ele alındığına açıklık getirmeye çalıştığını eklemekte yarar var.
Olayın ardından, muhalefetteki İşçi Partisi’nin lideri Ed Miliband’ın istifa çağrılarıyla karşılaşan, Başbakan David Cameron’ın, “tecavüzün en ağır cezalara çarptırılmasının şart olduğunu belirtmesine rağmen” Adâlet Bakanı, daha sonra kamuoyu önünde herhangi bir özür dilemedi; ama katıldığı canlı yayına bağlanan kadın konuğa bir mektup yazarak tecavüzün hangi koşulda olursa olsun, ciddi bir suç olduğunu düşündüğünü ifade etti.
Kenneth Clarke, Cameron hükümeti için değerli bir siyasetçi, dolayısıyla istifası söz konusu olmayacaktır. Fakat tartışma, Clarke’ın cezada reform önerilerinin şimdilik rafa kalkmasıyla sonuçlanmış görünüyor.
Not: İngiltere geçen hafta adalet bakanının ettiği bu sözleri tartıştığı sıralarda Türkiye’de ise üst düzey bürokratlarının adının karıştığı 13 yaşındaki kıza tecavüz skandalı konuşuluyordu. http://www.t24.com.tr/13-yasindaki-kiza-tecavuzden-biri-burokrat-8-kisi-tutuklandi/haber/146068.aspx